18 Ağustos 2013

Bazı hayvanların aslında hiç de masum olmadığı gerçeği

Bugün bir belgesel izlerken inanılmaz büyük bir aydınlanma yaşadım. Etinden, sütünden, yününden, balından faydalandığımız bazı hayvanların aslında çok da masum olmadıklarını farkettim.

Normalde örneğin bir kuzu kesilince üzülürüz dimi? Aa yazık güzelim hayvanı kestiler deriz. Allah insanların belasını versin hayvanları diledikleri gibi kendi heva ve hevesleri için kullanıyorlar deriz. Fakat işin aslı hiç de öyle değil. Asıl hayvanlar insanları kullanıyor. Ben bugün bunu farkettim ve aslında o kestiğimiz kuzuların, koyunların bizi yani insanları kullandıklarını hayretle temaşa ettim.

Peki bu aydınlanmayı nasıl yaşadım? Beni bu sonuca neler götürdü? Şöyle ki:

İnek keçi koyun kuzu gibi hayvanlar aslında bizi kullanıyorlar. Evrimsel olarak bizim çok akıllı olduğumuzu farkettiler bir ara ve kendilerini bizden korumak için bazı mekanizmalar geliştirdiler. Zira insan yeryüzündeki en büyük canavar. Eğer ona onun seveceği ve muhtaç olacağı birşeyler verirlerse böylece bizler de o hayvanlara dokunmayacaktık. Bunu tanrılar kendilerine dokunmasın diye onlara kurban veren kabilelere benzetebiliriz. Örneğin koyunları ele alalım. Bize yününü veriyor ve ondan giysi yapıp ısınıyoruz. Bize süt veriyor içiyoruz. Etini mangal yapıyoruz. Peki bütün bunları babasının hayrına mı yapıyor? Asla! Bizi kendisine muhtaç ediyor ki soyunu tüketmeyelim ve ona iyi bakalım. Aslında müthiş bir strateji bu. Koyun sürüsü asla bireyin faydasını düşünmüyor, sürünün faydasını düşünüyor. Dolayısıyla mesela dünya üzerinde her yıl işte 1000 tane koyun varsa bunun 30 tanesini yiyoruz geri kalanın sütü ve yününü kullanıyoruz. O 30 tanesi sürünün hayatta kalabilmesi için kendini feda ediyor. Bize kendilerini adeta peşkeş çekiyorlar. Bunun karşılığında biz ne yapıyoruz? Onları besliyoruz, güzel meralarda otlatıyoruz. Yani karşılıklı win-win durumu söz konusu. Bizi kullanıp soylarını devam ettiriyorlar. Aynı şey inek keçi deve arı ve bilumum hayvan için de geçerli. Ama örneğin pandanın bize en ufak bir faydası yok. Ne sütü ne yünü ne eti var. Ve ne oldu? Soyu tükendi. İşte koyunlar bu noktada pandadan akıllı. Eğer insana fayda sağlayan bir yönleri olmazsa soylarının tükeneceğini bildiklerinden bizi besliyorlar. Bunu printer-mürekkep ilişkisine de benzetebiliriz. Mesela arılar. Kendilerine bakmamız ve soylarını tüketmememiz için bize bal veriyorlar. Ve biz de bunun karşılığında onlar bağımlı hale geliyoruz. 

Sözün kısası: bazı hayvanlar hiç o kadar göründükleri gibi masum değiller ve bence bazı veganlar ve vejeteryenler dev yanılgı içindeler. Asıl hayvanlara zararı onları tüketmeyerek kendileri veriyorlar. Eğer bu hayvanlara bir talep olmazsa bunlar yok olup gidecek. Vejeteryen ve veganları bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.

23 Mart 2013

Hayatın gözlerin önünden film şeridi gibi geçmesi

Gündelik hayatta ters giden bir şeyler olduğu zaman beynimiz geçmişte edinilen deneyimlerden dolayı bunları çok kolay aşıyor. Örneğin yürürken ayağımız takıldı diyelim. Eğer düşmemek için kendimizi tutmazsak zarar göreceğimizi biliyoruz. Çünkü beynimiz küçükken düşüp kendimizi incittiğimiz zamanları bize hatırlatıyor o esnada. Dolayısıyla düşmemek için çaba sarfediyoruz.

Günlük yaşamımızda beynimizin geçmiş deneyimlerden yola çıkarak bizi pek çok kötü durumdan koruduğunu farketmeyiz bile. Çocuklar bu yüzden çok düşüp bir yerlerini incitirler. Deneyimleri azdır. Bir yetişkinin düşüp dizini incittiğini kolay kolay görmeyiz. Çünkü beyin hangi durumda ne yapacağını zaman içerisinde çok iyi bir şekilde öğrenmiştir.

Herhangi bir arının kurumsal bir plaza insanını soktuğu görülmemiştir. Arılar çocukları ve zihni gelişimini tamamlayamamış ergenleri sokar.

Ama ölüm aynı şey değil. Beynimiz ölüm anını daha önce hiç deneyimlemedi. Çünkü daha önce hiç ölmedi. Dolayısıyla ölüm anımızda beynimiz bir şeylerin kesinlikle çok kötü gittiğinin farkında ve daha önce hiç ölmediği için ne yapacağını bilmemekte ve hızlı bir şekilde bütün bir hatıralarımızı, yaşadıklarımızı tarayıp bu ölüm anına benzer bir anı bulmaya çalışmakta. Eğer geçmişte yaşanmış ve kaydedilmiş benzer bir deneyimi bulabilirse bu durumda ne yapılacağını bildiğinden bizi kurtarabilecek. Ama ne kadar ararsa arasın bu defa bulamayacak. Yine de yılmayacak ve bu aramasını son nefesimizi verene kadar devam ettirecek. Adeta son nefesimize kadar bizim için savaşacak ve entire memory'i scan edecek. Ama nafile :(

İşte beynin bütün bir yaşamımızı tarayarak o esnada ölümden kurtulma yollarını arama gayreti belki de evrimsel bir refleks olarak beynin hayatta kalma mücadelesi olarak görülebilir. Biz ise onu "hayatın gözlerin önünden film şeridi gibi geçmesi" olarak biliyoruz. Nerden biliyoruz? Daha önce ölüm tehlikesi atlatmış insanların deneyimlerinden ve anlattıklarından.

12 Mart 2013

İNSANLIK TARİHİNDEKİ DEV ARI KOMPLOSU (ÖZEL DOSYA)

Bugün serviste aklıma inanılmaz bir teori geldi. Bu teori tahminlerime göre bilim dünyasının temel taşlarını yerinden sarsacak cinsten.

İşte o teori:

Evrim ne der? Her canlı yaşamını sürdürmek için hayatta kalma mücadelesi verir. Yani canlılar hayatta kalmak ve soylarını devam ettirmek için her türlü çakallığı itliği ve kopukluğu yapar. Misal insan hayatta kalmak için yer, yemek için çalışır, soyunun devamı için nikah yapar, düğün fotoğrafı çektirir ve bunları feyste paylaşır. Bunlar hep bir bütün olarak insanın hayatta kalma mücadelesidir. Tek motivasyon: 60-70 yıl yaşayacaz bunu güzel ve ölmeden yaralanmadan yaşamak artı çoluk çocuğa karışıp o muhteşem genlerini ileriki nesillere aktarmak. Ve bu mekanizma bütün canlılar için geçerli. Kedi mesela. Hayvanlar aleminin hiçbir özelliği, yeteneği olmayan vasıfsız elemanı. Ama hayatta kalabilmek için kendini insanlara sevimli göstererek insanları adeta amele gibi kullanır ve kendine baktırır. Bu da kedinin hayatta kalmak için seçtiği bir yoldur.

Eşek mesela. Hayatta kalabilmek için eşek numarası yapmaktadır ve gerçekten de ibretlik bir şekilde hayatta kalmakta ve bir asi rüzgar esmezse de soylarını devam ettirecek gibi duruyorlar.

Bakın yaşam zincirinde pek çok hayvanı tanıdık pekçok hayvanı gördük. Kâh güldük kâh üzüldük. Ama şunu öğrendik ki aslolan süreçtir, ayakta kalmaktır. Fakat elimizde öyle bir örnek hayvan grubu var ki bu denklemi bozuyor: ARILAR!

Bakın bir işçi arıya insanı ya da herhangi bir canlıyı soktuktan sonra ne oluyor? ÖLÜYOR. Halbuki arının hayatta kalabilmek için evrimleşmesi gerekmez miydi? Madem evrim hayatta kalma mücadelesi o zaman nasıl oluyor da arı hayatta kalabilmek için kendini öldürüyor? Bu mantık dışı değil mi? "Madem Allah yok o zaman bu ezanlar kimin için okunuyor?" hipotezindeki kısırdöngü gibi bir döngü mü bu?

Cevap: DEĞİL.

Çünkü evrim bir nevi aynı tür genlerin kopyalanması ve bir sonraki nesle aktarılmasıdır. İşçi arı en amele arıdır ve kovanda kendisinden binlerce olduğundan bir nevi ölümü hiç hissedilmeyendir. İşçi arı bir organizmanın parçasıdır. Vücudun tırnağı gibidir. Bizim tırnağımız koptuğunda ölüyor muz? hayır. Arı da öyle. Tırnak gibi. Değersiz. "Kovan" dediğimiz o canlı organizmanın sadece bir parçası. Arı genlerinin bir sonraki nesle aktarılması içinde kraliçe arı hayatta kalsa yeter. Dolayısıyla işçi arı kovanın etrafında kovan için bir tehdit unsuru gördüğü zaman hiç gözünü kırpmadan o tehdidi ortadan kaldırmak ya da uzaklaştırmak ya da gözdağı vermek için gidip ONU SOKUYOR VE ÖLÜYOR. Bunu kraliçe arı zina yapsın diye ve kovan yaşasın diye ve arı genleri kopyalansın çoğalsın diye yapıyor. O esnada asla kendini düşünmüyor çünkü evrim ona kendini düşündürtmüyor.

Peki buraya kadar anlattıklarımın insan beyninin gelişimiyle ne alaksı var? Alakası çok arkadaşlar.

Şimdi ilk insan zamanına gidelim. Şempanzeler düşünmek çok kalori yakıyor hiç gerek yok beyler beyni geliştirmiyoz ve düşünmüyoz şeklinde bir konsey kararı alınca arılar çok zor durumda kaldılar. Zira beyinlerini geliştirmedikleri için geçmiş deneyimlerinden ders almıyorlardı. Halbuki arılar kendileri için tehdit unsuru olan türlerin geçmiş deneyimlerden ders alan ve tövbe eden türler olmalarını istiyorlardı yoksa boşuna ölmüş olacaklardı. Hemen bir örnekle bu karışık durumu özetleyeyim: şempanze geldi arı kovanına yaklaştı ve kurcalamaya başladı. Noldu? Arının soyu tehlikeye girdi. İşçi arı da gitti şempanzeyi ders ve ibret alsın diye soktu. Şempanze ibret aldı mı? Hayır! Niye? çünkü beyni yok. Ne yaptı? Gitti yoğurt sürdü arı sokan yere ve bi daha geldi kovanı kurcaladı. Arılar baktı ki lan bu manyaklar beyinsiz olduğu ve düşünemedikleri için hiç ibret almıyorlar ve soktuğumuz halde geri geliyorlar. O zaman kraliçe arı dediki beyler şöyle tatlı bişeler üretelim de bu amele şempanzeler yesin belki insan olurlar belki beyinleri gelişir böyle mal mal dolaşmazlar. Ve derken bal üretimine geçtiler. Üretilen balı maymunlar yedi. Beyinleri gelişti. Düşünebilmeye başladılar ve sonra arıların bunları soktuklarında kovandan uzak durmaları gerektiği sonucuna vardılar.

Yani arılar sırf kovanları korunsun diye bal üretip atalarımıza yedirip onları beyin sahibi yapıp ders ve ibret almalarını sağladılar! İşte insanın üzerindeki dev komplo!

Zaten Kur'an da da hep demiyor mu: ibret almaz mısınız?

Bakın bu benim teorim. Şu an cep telefonlarım susmuyor çünkü bilimadamları arıyor. Obama bile hatta. Yapıcı yorumlarınızı bekliyorum.

25 Şubat 2013

Zincirini koparan Django yoksa Barack Obama mı?

Zincirsiz Django filminde Django karakterinin Barak Obama'yı temsil ettiğine dair pek çok çıkarım okudum internette. Bu çıkarımlardan beni en çok etkileyeni hem django'nun hem de obama'nın zenci olmasıydı. Gerçekten de dikkat edilirse ikisi de zenci. Bu beni django'daki inanılmaz obama mesajını yazmaya iten en büyük sebep oldu. zira django filmin sonunda büyük evi yani the big house'u yani beyaz saray'ı dinamit koyup patlatıyor ve karısı mişel obama ile kaçıp gidiyorlardı. samuel l jackson'ın tepkisini hatırlayın: is he going to stay in da big house? yani bu zenci mi beyaz saray'da oturup bize başkanlık edecek diyen teksas'ın muhafazakar okuyucu cemaatine mensup kitlesini hatırlayın.



Filmde geçen muhteşem müziği hatırlayın:

His name was King (mr President)
He had a horse (airforce one)
Along the countryside (ülke geneli oylar)
I saw him ride (airforce one)
He had a gun (silah yasasıyla toplatılan silahlar)
I knew him wellOh, 
I heard him singing (şarkı söyleyen obama'yı hatırlayın)
I knew he loved someone (mişel obama)

His name was King
He had a brother (joe biden)
His only brother
A peaceful guy (joe biden'in ne kadar mülayim olduğunu herkes bilir)
One day they found him
His shirt was red
Two shiny bullets
They found his brother dead (burada joe biden'in illüminati tarafından öldürüleceğine dair kehanet var)


You can't see King
Whoa, he's riding

You can't see King
That man is searching
Got to fight his anger
Find in his eyes
Sure to find that killer
Looking for the man (illüminati liderini arıyor obama öldürmek için)


Peki django yani Barak Obama karısı hilda'yı kimin elinden kurtarıyor? Kötü adamlar. Peki bu kötü adamlar kimler? İşte burası önemli ve milletçe maalesef bizi ilgilendiriyor.

Django'nun kurtarmaya gittiği broomhilda nordik mitolojisindeki Brynhildr karakterini temsil ediyor. Peki kim bu Brynhildr? Wikipedia'da yazdığına göre hayatı boyunca Hunlarla savaşmak zorunda kalan bir tür yaratık! Hunlar kim? Tatbiki atalarımız! Yani Türkler! Yani çıkan sonuç şu: broomhilda türklerin elinde esir. illüminati zenci ama parlak ve yaman oğlan obama'yı seçip kızı Türklerin elinden kurtarma operasyonu yapıyor.


İşte tarantino işte obama işte django ve işte ortadoğu çıkmazı.

17 Şubat 2013

The Straight Story'deki Gizli Şifreler

The Straight Story David Lynch'in en sakin, en huzurlu, en uysal ve de adı gibi en düz filmi. David bu filmde aşkı, sevgiyi ve ana babaya hürmeti anlatıyor. Tamamen yolda geçen bir hikaye. Gerçek ve yaşanmış bir olay anlatılıyor. 73 yaşındaki Alvin Straight yaklaşık 400 km ötede dağların arkasında kalp krizi geçiren kavgalı olduğu kardeşini görmeye gidiyor. Yalnız bu gidiş öyle arabayla, metrobüsle ya da pegasus airlines ile değil, çim biçme makinesiyle! Saatte en fazla 8km hızla giden bir çim biçme makinesine binip kardeşini görmeye gidiyor. İşte bu onun düz hikayesi.



Peki bu film gerçekten bu kadar düz mü?

Elbette değil.

David Lynch'in yahudi olduğu bilinen bir gerçek iken David'in yani Davud'un yahudi mitlerine gönderme yapmadığı bir film elbette düşünülemez. Çünkü Hollywood'taki yahudi lobisinin beklentileri de bu yöndedir. Bak Davud biz sana finansman ve her türlü desteği sağlarız ama yapacağın filmlerde velev ki düz bile olsa bize yani yahud alemine referanslar muhakkak olsun. Muhakkak serpiştir bişeyler. Bunu yahudi lobisi her yönetmene söyler. Hollywood'a girişte böyle bir kontrat imzalanır ve işler böyle yürür.



Straight Story'de de durum aynıdır.

7 çocuklu Alvin Zion Dağı'nda ikamet etmekte olan hasta kardeşini görmek için çok büyük zorlukları göze alarak yola çıkar ve de başarır. Bu zorlu yolculuk esnasında da kimseden yardım almaz. Bunu kendim başaracam der. Burada Alvin birey bazında herbir yahudiyi toplum bazında ise siyonistleri temsil eder. Hz. Davud'un kutsal saydığı Zion dağına ulaşmak içim her bir yahudi kendi ayakları üzerinde, kimseden yardım almadan çaba göstermeli ve sonda huzura ermelidir. Filmde Alvin'in kutsal bir sayı olan 7 adet çocuğu vardır. Çim biçme makinesiyle yola çıkar. Yolculuk boyunca farklı insanlarla karşılaşır. Genç bir grupla birlikte bir gece geçirir. Çocuğun biri 73 yaşındaki Alvin'e yaşlılığın en üzücü tarafının ne olduğunu sorar. Alvin "bir zamanlar genç olduğunu hatırlamak" der. Ve yoluna devam eder. Alvin Zion Dağı'nda kardeşine kavuşunca birlikte bahçede oturur, gülümseyerek ve de huzur içinde uzakları seyrederler ve film biter. Yahudi kutsal kitaplarında bahsedilen vadedilmiş topraklar ve vadedilmiş günler budur. Filmde bu düz hikaye diye geçiştirilir fakat işin aslı gördüğünüz gibi o kadar da düz değildir.

Son olarak şunu söyliyim: film gerçekten çok güzel, huzur dolu bir film. Müzikleri hele inanılmaz güzel. Böyle güzel bir pazar günü izlemek için bundan daha güzel bir film olamaz. İyi seyirler.

11 Şubat 2013

Papa'nın istifasının arkasındaki sır perdesi

Merhaba. Geçen hafta işimden istifa etmiştim. Bugün dünya ikinci bir istifa kararıyla çalkalandı. Papa 16ncı Benediktus (asm) istifa etti. Roma radyoları bu istifanın sebebi olarak Papa'nın hastalığını ya da çocuk merakını öne sürse de maalesef gerçek neden bu değildi. Şimdi sizlere pek az kimselerin bildiği papalıkla ilgili inanılmaz bir bilgi verecem.

Roma'da gizli haznelerde saklanan kutsal yazıtlarda toplam 112 adet Papa'nın geleceği yazar. Şimdiye dek ise bu 112 Papa'dan 111'i gelmiştir ve 111nci papa Benediktus'tur. Kutsal yazıtlarda Benediktus'tan sonra gelecek Papa'nın lakabı "Peter the Roman" olarak geçer. Yazılanlara göre Peter the Roman son papa olacak ve ondan sonra Roma yıkılacak, İsa Mesih inecek ve dünya yok olacaktır. Peki bu 112nci ve en son papa kim olacak? İşte bu sorunun cevabı: Peter Turkson!

"Petrus Romanus, qui paſcet oues in multis tribulationibus: quibus tranſactis ciuitas ſepticollis diruetur, & Iudex tremẽdus iudicabit populum ſuum.Finis.

112 Peter the Roman, who will Nourish the sheep in many tribulations; when they are finished, the city of seven hills will be destroyed, and the dreadful judge will judge his people. The end."

http://en.wikipedia.org/wiki/Prophecy_of_the_Popes

Zenci papa:

Kutsal yazıtlarda yazanları boşa çıkarmamak ve kehaneti gerçekleştirmek için Benediktus'un istifası ya da boğularak öldürülmesi gerekiyordu. Boğularak öldürülme sadece Osmanlı'ya has olduğu için maalesef Benediktus istifa etmek zorunda kaldı ki PETER THE ROMAN gelebilsin.

Peki Vatikan neden özellikle zenci bir Peter'in son papa olarak gelmesi için çaba gösteriyor? Nedeni şu: en son gelecek papa dünyayı kötülüğe bulayacak kara bir şeytan olacak. Yani bizdeki deccal yani anti-christ. İşte beyaz avrupa anti-christ yani sözü edilen son Papa'nın bir beyaz olmaması için bu gariban afrikalı Peter'i papa yapacak. Devrim yine kendi çocuklarını yiyecek.

07 Şubat 2013

Airhanbey'in çentiksel şifreleme sistemi

Bugünkü yazının konusu şifre hatırlama üzerine. Özellikle internet bankacılığını kullananlar için geliştirdiğim çentiksel şifre hatırlama metodu umarım işinize yarar. Ben bunu İş bankası internet bankacılığında 3 aydır kullanıyorum ve gerçekten çok verim aldım.

Kısaca özetlemek gerekirse:

Müşteri numaranızı zaten ezbere bilirsiniz. Bu sabit.

Anahtar kodunuz da sabit.

Fakat işte pek çok insanın zorlandığı yer burası: 6 haneli ve sürekli değiştirmek zorunda olduğunuz ve sürekli ulen neydi ya dediğiniz şifre. Bütün şifrelere hükmeden tek şifre.

İşte airhanbeyin çentiksel şifreleme yöntemi burada devreye giriyor. Bu şifreyi kolayca hatırlayabileceğiniz 6 haneli bir sayı olarak belirliyorsunuz ve her değiştireceğiniz zaman 1 rakam eksiltiyorsunuz.

Örnek kullanım:

6 haneli şifren 462879 olsun. Bunu bir daha değiştirmen istediğinde 462878 yap ve her değiştirdiğinde duvara bir çentik at. Dolayısıyla diyelim 18 defa değiştirdin ama birden unuttun. Çözümü çok kolay: ilk baştaki şifre neydi? 462879. Peki kaç çentikten sonra unuttun? 18. 462879-18=462861 işte şifren bu. İşte size bilim dünyasını sarsan airhanbey çentiksel şifreleme sistemi. Kolay gelsin.

01 Ocak 2013

Hobbit: Beklenmeyen Yolculuk ve Yahudiler

Hobbit filmini geçen hafta izledim. Hem de iki kez. Önce Türkçe sonra İngilizce. Fransızcası olsa onu da izlerdim. Şahane olmuş.

Bu konuyla ilgili izlemeden önce şöyle bir tweet atmıştım:

Filmi izledikten sonra bunun yüzde 100 doğru olduğuna iman etmiş bulunuyorum.

Filmde cüceler yani Yahudiler bir zamanlar kendi toprakları olan ve bolluk içinde yaşadıkları topraklara geri dönmeye karar veriyorlar. Bu vadedilmiş toprak ise ejderha Smaug'un yaşadığı Lonely Mountain yani Yalnız Dağ. Cücelerin yani Yahudilerin bu vadedilmiş toprakları ele geçirmek için önlerinde bir başka engel daha var, o da orklar yani araplar ve Ortadoğu Müslümanları. Dolayısıyla bu zorlu yolculuk boyunca cüceler pek çok orku öldürmek durumunda. Filmin sonunda ise cücelere yardıma kartallar geliyor. Bilindiği üzere kartal ABD'nin sembolüdür. Dolayısıyla filmde anlatılmak istenen Yahudilerin vadedilmiş toprakları muhakkak geri alacağı ama ABD yardımı olmadan bunu asla yapamayacağıdır.



Filmdeki muhteşem Misty Mountains (Sisli Dağlar) türküsünün de sözleri manidardır.



soğuk dumanlı dağların ardındaki ıraklara (IRAK ÖZERK YÖNETİMİ)
derin zindanlarla eski mağaralara (ORTADOĞU KARANLIĞI)
düşmeli yolunuz gün doğmadan oralara (TÜM DÜNYA YAHUDİLERİNE ÇAĞRI)
efsunlu, soğuk altını aramaya (ALTIN VE SİMYA)

eskinin cüceleri kudretli büyüler yaptı (ESKİ YAHUDİ ALİMLERİ)
çekiçler inerken çınlayan çanlar örneği (HIRİSTİYAN ÇANINA GÖNDERME)
karalık şeylerin uyuduğu derin mekanlarda (ORTADOĞU)
otlakların arkasındaki boş salonlarda (YERUSALEM ÇİMLERİ)

kadim kral için birde lordu elflerin (AVRUPALI ALTIN SAÇLI İNSANLAR AKA ELFLER)
dövüp işlediler nice menevişli altın yığınını (ÇELİĞİN İŞLENMESİNDE YARDIMCI OLDULAR)
ve yakalayıp ışığı sakladılar (IŞIK, BİLİM)
kılıcın kapzasındaki değerli taşlarda (BİLİM SAYESİNDE KILICI YAPTILAR)

geçirdiler çiçeklenen yıldızları (ÇİÇEK VE YILDIZ MASONİK SEMBOLLER)
gümüş kolyelere, astılar ejderin başını taçlara
ördüler telkareyi şavkını
ayın ve güneşin (MOON AND SUN)

soğuk sisli dağların ardındaki ıraklara
derin zindanlarda eski mağalara
düşmeli yolumuz gün doğmadan oralara
efsunlu doğuk altını aramaya

orada oydular kadehler kendilerine
ve altından harplar hiç bir insanın varmadığı o yerde
yattılar nice zaman ve söylendi nice şarkı
ulaşmadan ne insanlar ne elflerin kulağına

çamlar kükrüyordu yücelerde
yeller uğulduyordu gecede
kızıldı ateş yayıldı alevlerle (KIZIL ATEŞ)
tutuştu ağaçlar meşaleler misali ışık saçarak

çanlar çalıyordu vadide (KİLİSE ÇANI)
insanlar başlarını göğe kaldırdı soluk yüzlerle (DUA)
ejderhanın gazabı yangından da yaman (CEHENNEM ATEŞİNDEN DAHA KESKİN)
yerle bir etti kuleleriyle narin evlerini (PARÇA TESİRLİ BOMBA)

ayın altında dumanlar tütüyordu dağdan (UNDER THE MOON)
cüceler işitti ayak seslerini kıyametin (KIYAMETİN GELDİĞİNİ BİLEN YAHUDİ ALİMLER)
kaçtılar salonlarından ölümlerine
ayın altında onun ayaklarının dibine düşmeye

soğuk sisli dağların ardındaki ıraklara
derin zindanlarla eski mağaralara
düşmeli yolumuz gün doğmadan oralara
harplarımızla altınımızı ondan geri almaya (HAARP)