23 Mart 2013

Hayatın gözlerin önünden film şeridi gibi geçmesi

Gündelik hayatta ters giden bir şeyler olduğu zaman beynimiz geçmişte edinilen deneyimlerden dolayı bunları çok kolay aşıyor. Örneğin yürürken ayağımız takıldı diyelim. Eğer düşmemek için kendimizi tutmazsak zarar göreceğimizi biliyoruz. Çünkü beynimiz küçükken düşüp kendimizi incittiğimiz zamanları bize hatırlatıyor o esnada. Dolayısıyla düşmemek için çaba sarfediyoruz.

Günlük yaşamımızda beynimizin geçmiş deneyimlerden yola çıkarak bizi pek çok kötü durumdan koruduğunu farketmeyiz bile. Çocuklar bu yüzden çok düşüp bir yerlerini incitirler. Deneyimleri azdır. Bir yetişkinin düşüp dizini incittiğini kolay kolay görmeyiz. Çünkü beyin hangi durumda ne yapacağını zaman içerisinde çok iyi bir şekilde öğrenmiştir.

Herhangi bir arının kurumsal bir plaza insanını soktuğu görülmemiştir. Arılar çocukları ve zihni gelişimini tamamlayamamış ergenleri sokar.

Ama ölüm aynı şey değil. Beynimiz ölüm anını daha önce hiç deneyimlemedi. Çünkü daha önce hiç ölmedi. Dolayısıyla ölüm anımızda beynimiz bir şeylerin kesinlikle çok kötü gittiğinin farkında ve daha önce hiç ölmediği için ne yapacağını bilmemekte ve hızlı bir şekilde bütün bir hatıralarımızı, yaşadıklarımızı tarayıp bu ölüm anına benzer bir anı bulmaya çalışmakta. Eğer geçmişte yaşanmış ve kaydedilmiş benzer bir deneyimi bulabilirse bu durumda ne yapılacağını bildiğinden bizi kurtarabilecek. Ama ne kadar ararsa arasın bu defa bulamayacak. Yine de yılmayacak ve bu aramasını son nefesimizi verene kadar devam ettirecek. Adeta son nefesimize kadar bizim için savaşacak ve entire memory'i scan edecek. Ama nafile :(

İşte beynin bütün bir yaşamımızı tarayarak o esnada ölümden kurtulma yollarını arama gayreti belki de evrimsel bir refleks olarak beynin hayatta kalma mücadelesi olarak görülebilir. Biz ise onu "hayatın gözlerin önünden film şeridi gibi geçmesi" olarak biliyoruz. Nerden biliyoruz? Daha önce ölüm tehlikesi atlatmış insanların deneyimlerinden ve anlattıklarından.

12 Mart 2013

İNSANLIK TARİHİNDEKİ DEV ARI KOMPLOSU (ÖZEL DOSYA)

Bugün serviste aklıma inanılmaz bir teori geldi. Bu teori tahminlerime göre bilim dünyasının temel taşlarını yerinden sarsacak cinsten.

İşte o teori:

Evrim ne der? Her canlı yaşamını sürdürmek için hayatta kalma mücadelesi verir. Yani canlılar hayatta kalmak ve soylarını devam ettirmek için her türlü çakallığı itliği ve kopukluğu yapar. Misal insan hayatta kalmak için yer, yemek için çalışır, soyunun devamı için nikah yapar, düğün fotoğrafı çektirir ve bunları feyste paylaşır. Bunlar hep bir bütün olarak insanın hayatta kalma mücadelesidir. Tek motivasyon: 60-70 yıl yaşayacaz bunu güzel ve ölmeden yaralanmadan yaşamak artı çoluk çocuğa karışıp o muhteşem genlerini ileriki nesillere aktarmak. Ve bu mekanizma bütün canlılar için geçerli. Kedi mesela. Hayvanlar aleminin hiçbir özelliği, yeteneği olmayan vasıfsız elemanı. Ama hayatta kalabilmek için kendini insanlara sevimli göstererek insanları adeta amele gibi kullanır ve kendine baktırır. Bu da kedinin hayatta kalmak için seçtiği bir yoldur.

Eşek mesela. Hayatta kalabilmek için eşek numarası yapmaktadır ve gerçekten de ibretlik bir şekilde hayatta kalmakta ve bir asi rüzgar esmezse de soylarını devam ettirecek gibi duruyorlar.

Bakın yaşam zincirinde pek çok hayvanı tanıdık pekçok hayvanı gördük. Kâh güldük kâh üzüldük. Ama şunu öğrendik ki aslolan süreçtir, ayakta kalmaktır. Fakat elimizde öyle bir örnek hayvan grubu var ki bu denklemi bozuyor: ARILAR!

Bakın bir işçi arıya insanı ya da herhangi bir canlıyı soktuktan sonra ne oluyor? ÖLÜYOR. Halbuki arının hayatta kalabilmek için evrimleşmesi gerekmez miydi? Madem evrim hayatta kalma mücadelesi o zaman nasıl oluyor da arı hayatta kalabilmek için kendini öldürüyor? Bu mantık dışı değil mi? "Madem Allah yok o zaman bu ezanlar kimin için okunuyor?" hipotezindeki kısırdöngü gibi bir döngü mü bu?

Cevap: DEĞİL.

Çünkü evrim bir nevi aynı tür genlerin kopyalanması ve bir sonraki nesle aktarılmasıdır. İşçi arı en amele arıdır ve kovanda kendisinden binlerce olduğundan bir nevi ölümü hiç hissedilmeyendir. İşçi arı bir organizmanın parçasıdır. Vücudun tırnağı gibidir. Bizim tırnağımız koptuğunda ölüyor muz? hayır. Arı da öyle. Tırnak gibi. Değersiz. "Kovan" dediğimiz o canlı organizmanın sadece bir parçası. Arı genlerinin bir sonraki nesle aktarılması içinde kraliçe arı hayatta kalsa yeter. Dolayısıyla işçi arı kovanın etrafında kovan için bir tehdit unsuru gördüğü zaman hiç gözünü kırpmadan o tehdidi ortadan kaldırmak ya da uzaklaştırmak ya da gözdağı vermek için gidip ONU SOKUYOR VE ÖLÜYOR. Bunu kraliçe arı zina yapsın diye ve kovan yaşasın diye ve arı genleri kopyalansın çoğalsın diye yapıyor. O esnada asla kendini düşünmüyor çünkü evrim ona kendini düşündürtmüyor.

Peki buraya kadar anlattıklarımın insan beyninin gelişimiyle ne alaksı var? Alakası çok arkadaşlar.

Şimdi ilk insan zamanına gidelim. Şempanzeler düşünmek çok kalori yakıyor hiç gerek yok beyler beyni geliştirmiyoz ve düşünmüyoz şeklinde bir konsey kararı alınca arılar çok zor durumda kaldılar. Zira beyinlerini geliştirmedikleri için geçmiş deneyimlerinden ders almıyorlardı. Halbuki arılar kendileri için tehdit unsuru olan türlerin geçmiş deneyimlerden ders alan ve tövbe eden türler olmalarını istiyorlardı yoksa boşuna ölmüş olacaklardı. Hemen bir örnekle bu karışık durumu özetleyeyim: şempanze geldi arı kovanına yaklaştı ve kurcalamaya başladı. Noldu? Arının soyu tehlikeye girdi. İşçi arı da gitti şempanzeyi ders ve ibret alsın diye soktu. Şempanze ibret aldı mı? Hayır! Niye? çünkü beyni yok. Ne yaptı? Gitti yoğurt sürdü arı sokan yere ve bi daha geldi kovanı kurcaladı. Arılar baktı ki lan bu manyaklar beyinsiz olduğu ve düşünemedikleri için hiç ibret almıyorlar ve soktuğumuz halde geri geliyorlar. O zaman kraliçe arı dediki beyler şöyle tatlı bişeler üretelim de bu amele şempanzeler yesin belki insan olurlar belki beyinleri gelişir böyle mal mal dolaşmazlar. Ve derken bal üretimine geçtiler. Üretilen balı maymunlar yedi. Beyinleri gelişti. Düşünebilmeye başladılar ve sonra arıların bunları soktuklarında kovandan uzak durmaları gerektiği sonucuna vardılar.

Yani arılar sırf kovanları korunsun diye bal üretip atalarımıza yedirip onları beyin sahibi yapıp ders ve ibret almalarını sağladılar! İşte insanın üzerindeki dev komplo!

Zaten Kur'an da da hep demiyor mu: ibret almaz mısınız?

Bakın bu benim teorim. Şu an cep telefonlarım susmuyor çünkü bilimadamları arıyor. Obama bile hatta. Yapıcı yorumlarınızı bekliyorum.